ÖZET
Her ne kadar prostata yönelik her türlü invaziv girişimden sonra idrar inkontinansı görülebilse de, post-prostatektomi inkontinansının üroloji pratiğine adamakıllı girmesi radikal prostatektomi vakalarındaki artışla olmuştur. Prostat kanseri cerrahisinde son yıllarda görülen robot-yardımlı ya da yardımsız laparoskopik yöntemlere olan eğilimin, en azından şimdilik post-prostatektomi inkontinans oranlarına olumlu bir yansıması olmamıştır. Kümülatif olarak artan bir inkontinan erkek nüfusu, azalmış bir hasta yaşam kalitesi dışında gerek tanı gerekse tedavi masrafları göz önüne alındığında, sağlık kurumlarının üzerinde giderek büyüyen bir yük durumundadır. Post-prostatektomi inkontinansının etiyolojisinde ameliyat öncesi ve ameliyata bağlı sebepler ön plana çıkmaktadır. Bu da, bir anlamda iyatrojenik olan bu inkontinansın aslında önlenebilir olabileceğinin bir göstergesidir. Detrusor instabilitesi vakaların pek çoğuna eşlik etse de, esas sebebin sfinkterik yetmezlik olduğu yapılan video-ürodinamik incelemelerde gösterilmiştir. Tanımlamada ortak bir dil kullanılmaması çalışmaların yorumlanmasında karışıklığa yol açmaktadır. Çalışmaların genellikle retrospektif olması ya da randomizasyondan yoksun olması, gerek ameliyat tekniklerinde gerekse tedavi seçiminde kanıta dayalı tıp uygulamasını çok azaltmaktadır. Medikal tedaviler sınırlı fayda sağlamalarına karşın yaygın bir kullanım alanı bulmaktadır. Artifisyel üriner sfinkter, kullanıma girdiğinden beri sfinkter yetmezliği tedavisindeki öncü konumunu korumaktadır. Artifisyel üriner sfinkter kadar başarılı olmasa da umut verici sonuçlarıyla erkek slingleri, giderek daha fazla merkez tarafından tercih edilmektedirler.