ÖZET
Retroperitoneal anatominin detaylı olarak anlaşılması, cerrahi teknikteki gelişmeler, etkin kemoterapi rejimlerinin uygulanması ile birleştiğinde ileri evre testis tümörlerinin tedavisinde son 25 yılda önemli gelişmeler olmuştur.
Kemoterapi sonrası retroperitoneal alanda tespit edilen rezidü kitlelerin histopatolojisi; (1) Fibrozis/nekroz, (2) Teratom ve (3) canlı kanser hücresi olabilmektedir. Önceki yıllarda bu üç sonuç eşit oranda görülürken günümüzde etkili kemoterapi rejimlerinin uygulanması ile canlı tümör varlığı %2-15, teratom varlığı %35-40 civarındadır. Her ne kadar teratom benign karakterde olsa da lokal büyüme ile çevre dokulara basıya ve malign değişime sebep olarak istenmeyen etkiler oluşturabilir. Bu nedenle kemoterapi sonrası tümör belirteçleri normale dönen NSGHT hastaların genel durumu müsait olur olmaz RPLND ile tespit edilen rezidü kitlelerin tamamının çıkarılması sağ kalım açısından son derece önemlidir. İleri evre seminomlarda kemoterapi sonrası rezidü kitle varlığında, tedavi bitiminden 6-8 hafta sonra FDG-PET ile değerlendirildikten sonra eğer canlı tümör varlığına ait olumlu bulgular saptanırsa RPLND gündeme gelmektedir. Rezidü kitlelerin histopatolojisini tam doğrulukla öngören herhangi bir yöntem henüz bulunmamaktadır.
Genel kabul gören eğilim kemoterapi sonrası yapılan RPLND'nin bilateral, mümkünse sinir koruyucu teknikle yapılması olmakla birlikte, son zamanlarda morbiditesini en aza indirgeyebilmek için, modifiye RPLND tekniklerinin de benzer onkolojik sonuçlar sunabileceğine dair bazı görüşler ortaya atılmıştır. Bu cerrahinin literatürde ortalama morbiditesi %20.7 dir. En sık karşılaşılan sorunlar ise ileus, şilöz asit, vasküler yaralanmalar, akciğer problemleri ve yara enfeksiyonudur. Morbidite beklentisi nispeten yüksek bir cerrahi olduğu için ideal sonuçları elde etmek amacıyla deneyimli merkezlerce yapılması gereken bir cerrahi yöntemdir. Yine seçilmiş vakalarda deneyimli merkezlerde laparoskopik yöntem de denenmeye başlanmıştır.